Mobile menu

19-15-17

“Nilüfer Abla Doğru Söylemiş Bakmakla Olmuyor, Çalışmak Lazım”

Birincimiz 19, ikincimiz 15 ve üçüncümüz 17 yaşında. Türkiye Bayanlar Satranç Şampiyonluğu’nun ilk üçünden, Zehra Topel, Kübra Öztürk ve Betül Yıldız’dan söz ediyoruz. Bu üç olağanüstü satranççı, yalnızca bayanlarda sıralamanın ilk üçünü paylaşmakla kalmıyorlar, arkadaşlıkları, ışıltılı umutları ve övgüyü hak eden çabalarıyla arkalarından gelen binlerce satranç sporcusu çocuk ve gençlerimiz için de örnek oluyorlar. Ödül töreninden hemen önce, TSF’nin merkezinde, Murat Kul onlarla görüştü.

Söyleşiyi okumak için devamına tıklayınız.

Murat KUL : Gösterdiğiniz başarı için üçünüzü de kutluyorum. İsterseniz önce “Şampiyon”dan başlayalım. Zehra Topel, nasıl başladı satranç yolculuğun ?

Zehra TOPEL : Bulgaristan’da, Varna yakınlarında yoğun olarak Türk kökenlilerin bulunduğu Shumen’de doğdum. Satranca, annemin kuzenime doğum günü için aldığı bir satranç takımı ile başladım diyebilirim. Taşların hareketini ve ilk bilgileri annem vermiştir. Ardından ilkokul ikinci sınıfta şehrin spor merkezinde satranç derslerine devam ettim. Bir yıl sonra 10 yaş altında Bulgaristan’da dördüncü oldum. Bunun üzerine ailem satranca ve bana daha da ilgi gösterdi ve Türkiye’ye gelip burada bazı ilgililerden yardım istediler. Bizi Sertaç Dalkıran’a yönlendirdiler. Böylece Türkiye’de satranç oynamaya başladım.

KUL : Bu şampiyonaya kaçıncı katılışın oldu ?

TOPEL : Türkiye Bayanlar Satranç Şampiyonası’na dördüncü katılışım bu. Aslında 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştum. Yani daha öncede katılabilirdim ancak hep uluslararası başka turnuvalara denk geldiği için katılamamıştım. İlk kez 2004’te katıldım. İki kere ikinci ve geçen yıl da dördüncü olmuştum.

KUL : Satranç oynuyorsun ama eğitimin de sürüyor değil mi ? Hangi alanda yüksek eğitim alıyorsun ?

TOPEL : Bulgaristan’da VPİ Üniversitesi’nde, Shumen’de İngiliz Dilli ve Edebiyatı okuyorum. Aslında tıp fakültesine gitmek istiyordum. Annem hemşire idi benim de yatkınlığım vardı bu alana ancak satranca da devam istiyordum. Eğer tıp fakültesine gidersem bana en fazla yirmi gün izin verebileceklerini söylediler. Tıpta devam zorunluluğu vardı doğal olarak. Ben de satranç oynamama kolaylık getiren bu bölümü seçtim.

KUL : Betül Cemre Yıldız, beş defa Türkiye Şampiyonluğun var ve ilk kez 12 yaşında Türkiye Bayanlar Şampiyonu oldun. Gerçekten büyük bir başarı bu. Senin başlangıcın nasıl oldu satranca ?

Betül Cemre YILDIZ : Dokuz yaşındaydım. Amcam babama öğretmiş babamda benden büyük iki ağabeyime öğretti. Ben de onlar aralarında oynarken izleyiciydim. İzleye izleye, sora sora öğrendim. Ancak beni oynatmadılar, daha doğrusu benimle maç yapmıyorlardı bunun üzerine ben de okuldaki satranç kurslarına katıldım. 1998’de ilkokul üçüncü sınıftayken İzmir’de düzenlenen yaş gurupları şampiyonasında yedi karşılaşmanın tamamını kazanarak birinci oldum on yaş altında.

KUL : Yedi de yedi büyük başarı değil mi ?

YILDIZ : Bu biraz da katılanların düzeyi ile ilgili, yedi maçın dördü çoban matı idi. (Her üçü de gülmeye başlıyor tam burada.)

KUL : Oğullarına ve kızına satranç öğreten bir baba, ailen sana bu konuda destek oluyor değil mi ?

YILDIZ : Olmaz mı. Şimdi buradalar örneğin. İçerde satranç oynuyorlar. Beni satrançta hep desteklediler.

KUL : Kübra Öztürk seni kendi kategorindeki Avrupa Şampiyonluğu’ndan çok iyi tanıyoruz artık. Türkiye Bayanlarda kaç defa yer aldın ?

Kübra ÖZTÜRK : İlk kez 2001’de katıldım. O zaman 9 yaşında idim. Ve benim için önemlidir o yıl Nilüfer Çınar’ı yenmiştim ama daha onun kim olduğunu bile bilmiyordum. Benim o yaşta eski bir Türkiye Şampiyonu’nu yenmem epey ilgi çekmişti.

KUL : Şampiyonanın yaş ortalaması gerçekten çok düşük. Yirmi bir katılımcı vardı ve yaş ortalaması 17.3 idi. Şimdi ilk üçe bakıyorum burada da yaş ortalaması 17. Ama katılım da çok değil, bence çok daha fazla olmalıydı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunu ?

TOPEL : Aslında şöyle, yaş guruplarında herkes oynuyordu ama büyüdükçe okul, sınavlar yükseldikçe oynayanların sayısı giderek azaldı. Bir de şu var eskiden düzey daha düşükmüş, iddiası olmayan dahi gelip katılabiliyormuş. Şimdi öyle değil, yaş ortalaması giderek düşüyor ve satranç seviyesi yükseliyor. Böyle olunca da özellikle yaşı büyük olanlar katılmak istemiyorlar.

KUL : Peki sizin hedefleriniz neler ? Satrançta belirli bir noktaya geldiniz bundan sonra nerede olmak istiyorsunuz ?

YILDIZ : Tabii ki hepimizin öncelikli hedefi Büyük Usta olmak. Ama bunun için düzenli çalışmak gerekiyor. Örneğin ben geçen yıl hiçbir şey yapamadım, taşlara eli bile sürmedim. Çünkü üniversite sınavlarına hazırlandım. Dokuz Eylül Hukuk Fakültesini kazandım ve şimdi daha rahatım. Bundan sonra düzenli olarak satranç çalışabileceğim.

TOPEL : Evet okul büyük sorun. Sınavlar büyük sorun.

ÖZTÜRK : Ben bir iki yıl içinde önce WIM, Bayan Uluslararası Usta olmak istiyorum. Avrupa Şampiyonluğunu doğrusu hiç beklemiyordum ama oldum. Bu benim kendime güvenimi arttırdı.

KUL : WIM Nilüfer Çınar Çorlulu ile yaptığımız söyleşide yeni kuşakla ilgili olarak “Daha çok bilgisayarla çalışıyorlar, kitaba, taşa dokunmuyorlar böyle olmamalı” demişti. Siz bu açıdan yeterince kitap okuduğunuzu, gerçek taşlarla birebir çalıştığınızı söyleyebiliyor musunuz?

YILDIZ : Bence Nilüfer abla çok haklı. Kitap artık pek kullanılmıyor ama sürekli bilgisayarda çok verimli değil. Taşlara dokunmak gerçekten önemli.

ÖZTÜRK : Benim bilgisayarım bu yıla kadar yoktu. Bu yıl oldu. Ben zaten satrancı kitaplardan öğrendim başlangıçta.

KUL : Son iki yıldır Türkiye’de satranç ilköğretim okullarında artık seçmeli ders olarak veriliyor. Siz yakın çevrenizde, okulunuzda bunun etkilerini görüyor musunuz ?

YILDIZ : Çok şey değişti. Eskiden satrancın adını bile bilmiyorlardı, şimdi herkes çocuğunu satranca yönlendirmeye çalışıyor. Aileler satrancı seçiyorlar.

TOPEL : Tabii satrancın pek çok yarı var. Hareketli olan bir çocuk daha sakinleşir. Düşünmesini öğrenir. Örneğin ben yeni bir yere gittiğimde, yeni bir ortama gittiğimde otomatik biçimde hemen konumu değerlendirmeye başlıyorum. Kim nerde ne yapıyor diye.

YILDIZ : Katılıyorum buna. ÖSS’de yanımda davul çalsalar ben duymazdım, çok iyi konsantre olabiliyorsun. Sabırlı oluyorsun, beklemeyi öğreniyorsun. Satrancın yararı çok.

ÖZTÜRK : Pek çok öğrencinin şimdi satranç takımı var benim çevremde. Anneme geliyorlar satranç oynuyorlar. Bana gelip, “Kübra abla nasıl oynanıyor göster bize” diyorlar. Kitap istiyorlar, birlikte çalışmak istiyorlar.

KUL : Tabii senin Avrupa Şampiyonluğun da etkili oldu bunda herhalde. Çevrende ki ilgi arttı mı ?

ÖZTÜRK : Artık parmakla gösteriliyorum ve çevremdeki herkes beni tanıyor. Okulumda ki herkes beni biliyor, satrancı biliyor. Kürsüye çıktığımda, okulda herkesin beni alkışlaması gerçekten insana gurur veriyor, çok güzel bir duygu.

YILDIZ : Evet, beni de okulda herkes tanıyordu ama ben konuşulmasını pek istemezdim. Hatta bir defasında tören yapmışlardı benim adıma bana söylememişlerdi sonra istemem diye. Kendi sınıf arkadaşlarım, yakın arkadaşlarım gurur duyuyordu ama dışardan o kadar hoşlanmıyorlardı herhalde. Bir gün okul panosuna resmim asılmıştı bir de baktım iğnelerle resmin her yerini delmişler. Kıskanan da vardı yani.

KUL : Hem bayan, hem de küçük yaşta olup satrançta da başarı sağlayınca insanların bakışı biraz farklılaşıyor galiba değil mi ?

ÖZTÜRK : Bana şöyle diyorlar “nasıl olsa senin çalışmana gerek yok derslerden geçersin, derse katılsan da katılmasan da fark etmez” diye ama öyle değil tabii ki. Ben gecenin üçüne kadar ders çalışıyorum bunu bilmiyorlar. Sanıyorlar ki satrançta başarılı olunca matematikten de çalışmadan geçersin.

TOPEL : Nilüfer abla çok iyi söylemiş. “Bakarak olsaydı kedi kasap olurdu” diye. Bakarak olmuyor, çalışmak lazım.

KUL : Hepinize tekrar teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.