1981 Ankara doğumlu. 1987’de İlkokullar arası satranç şampiyonasında birinci oldu. O tarihten sonra satrancın peşini bırakmadı. Bugün Türkiye’nin en güçlü oyuncularından ve Türk Milli Takımının müdavimlerinden biri. Aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Mühendisliği son sınıf öğrencisi. Uluslararası Usta Kıvanç Haznedaroğlu ile yeni sezon öncesi Ankara’da Atatürk Satranç Merkezi’nde buluştuk.
Murat Kul’un Kıvanç Haznedaroğlu söyleşisi için devamına tıklayınız.
Murat KUL: Satranca ne zaman başladın ? Sana kim öğretti bu oyunu ?
Kıvanç HAZNEDAROĞLU: Beş, altı yaşlarında başladım. Satrancı öğreten kişi ise matematik öğretmeni olan amcamdı.
KUL: Ailede senin dışında profesyonel satranççı var mı ? Kardeşlerin mesela.
HAZNEDAROĞLU: Biz üç kardeşiz. Ben en küçükleriyim. Ağabeylerimden biri de satranç antrenörlüğü yapıyor.
KUL: Peki satranç serüveni nasıl başladı? Tamam öğrendin ama, bundan sonrası nasıl oldu ?
HAZNEDAROĞLU: O tarihlerde halter efsanesi Naim Süleymanoğlu son derece popülerdi. Benim idolümdü. İlk kez katıldığım bir turnuvada, 1987’de ilkokullar arası satranç turnuvasında birinci olunca ödülümü Ali İpek’in elinden almıştım. Ardından Kahraman Olgaç ile tanıştım. Bana bir sonraki turnuvada kaçıncı olacağımı sordu. Ben de hiç düşünmeden “birinci olacağım” dedim. Ama 14. olabildim.
KUL : Biraz üzülmüş olmalısın değil mi ?
HAZNEDAROĞLU: Evet bunu hiç kabullenemedim. Bir yıl sonra, yani 1988 – 89’da yedinciliğe ulaştım. Ali İpek ve Kahraman Olgaç bana ilgi gösterdiler, kitaplar verdiler. Çalıştım ve sonunda 1989 - 1990’da Türkiye birincisi oldum bu kategoride. Zaten o tarihten sonra Lise kategorisinde de hep birinci oldum.
KUL: Türkiye Büyükler Şampiyonasına ilk kez ne zaman katıldın ?
HAZNEDAROĞLU: 1993’te. O yıl Ali İpek birinci olmuştu. Ben de ilk kez katılıyordum. Ama sonuncu oldum. Çünkü gerçek anlamda nasıl çalışılacağını bilmiyordum.
KUL: Burada bir serzeniş var sanki ?
HAZNEDAROĞLU: Ne yazık ki o dönemde bizimle, yani şampiyon olmuş dereceye girmiş, gelecek için umut vaat eden çocuk ve gençlere yönelik Federasyonun yada başka bir kurumun özel bir çalışması yoktu. Düşünüyorum da o dönemde bizimle biraz daha fazla ilgilenilseydi bugün her şey çok daha farklı olurdu.
KUL: İlk kez yurt dışına ne zaman çıktın bir turnuva için ?
HAZNEDAROĞLU: 1994’te, Bulgaristan’ın Varna kentine Balkan Şampiyonası için gitmiştim. İlk yabancı rakibim de Yugoslavya adına yarışan bir IM idi. Kazandım. Ancak genelde yabancılarla oynadığımız maçları hep kaybediyorduk. Açıkçası aramızda büyük bir seviye farkı vardı yabancı oyuncularla.
KUL : Seviye farkından kastettiğin şey tam olarak nedir ?
HAZNEDAROĞLU: Her şeyden önce bilgi farkı vardı. Örneğin bir oyunda kale finalini berabere yapmayı becerememiştim. Halbuki bu eğer bilgi sahibi iseniz, daha önce çalışmışsanız son derece kolaydır. Ama o dönemde bu tip şeyleri bilmekten uzaktık.
KUL: Peki ama antrenörünüz yok muydu yanınızda ?
HAZNEDAROĞLU: Hayır. Yabancıların çoğu antrenörle geliyordu, biz ise teknik bilgisi olmayan, size yol gösteremeyecek idarecilerle geliyorduk çoğunlukla. Tabii bu insanlar iyi niyetli de olsa bize yardımcı olamıyorlardı. Maçlara hazırlanamıyorduk. Unutmadan belirteyim. O dönemde ilk antrenörümüz 1996’da olmuştu. Yalnızca Ankara’da çalıştı sanıyorum, Karpov’un sekondantlığını da yapmış olan Evgeni Vasiukov Milli Takım antrenörü olarak gelmişti.
KUL: Söylediklerinden anladığım şu, tek başına çalışmak yada sadece oynamak yeterli olmuyor, değil mi ?
HAZNEDAROĞLU: Evet. Satrancı seviyor ve oynuyorduk ama sadece oynuyorduk o kadar. Gerçek bir hazırlık yok, teknik destek yok, rehber yok. Örneğin ben kendime, yeteneğime inanıyor ve güveniyorum. Ancak zamanında bunun altını dolduramadım. Bir yerde tıkandım kaldım. Geç ilerlemeye başladım. Yurt dışına çıktığımızda yabancı antrenörlere, oyunculara kendimiz sorar bir şeyler öğrenmeye çalışırdık.
KUL: Temelden öğrenmek gerekiyor yani öyle mi ?
HAZNEDAROĞLU: Temelden doğru başlasak, iyi eğitilsek, bu işin teorisini iyi öğrensek ben inanıyorum ki bugün çoktan GM, Büyük Usta olurduk. Şimdi bu kadar uğraşmazdık.
KUL: Bütün suç eğitim ve rehberlikte mi yani ?
HAZNEDAROĞLU: Tabii ki hayır. Kendim için konuşuyorum benim de en büyük hatam disiplinli çalışma eksiği idi. Yabancılar hem teoriye sahiptiler hem de disiplinli çalışıyorlardı. Bildiklerini uyguluyorlardı. Biz ise gereksiz yere enerji harcıyorduk. Şöyle söyleyeyim. Tahtada çok enerji harcıyoruz ama evde disiplinli çalışmıyoruz.
KUL: Peki senin için dönüm noktası ne zaman oldu ?
HAZNEDAROĞLU: Dönüm noktası 2004 Libya’daki Dünya Şampiyonası’na katılmamdır. 2699’luk, (FİDE Kuvvet Derecesi), Malakhov’a karşı oynadım ve 1.5 – 0.5 kaybettim. Ama bu düzeydeki bir oyuncudan yarım puan almayı başardım. Kazançta olan oydu aslında ancak tek bir hata yapması yetti. Bu anlamda satranç gerçekten çok zor bir spor. Oradaki ortam gerçekten çok hoşuma gitti.
KUL: Nesi hoşuna gitti. Salon mu, oyuncular mı, ülke mi ?
HAZNEDAROĞLU: Hoşuma giden şey üst düzey oyuncular arasında bulunmak, onlarla karşılıklı oyun oynayabilmekti. Bu beni daha üst düzey satranç için kamçıladı. Ardından da Aeroflot turnuvaları geldi. Kendi kategorimde örneğin Aeroflot’ta birinciliği kıl payı kaçırdım.
KUL: Türkiye Satranç Federasyonu’nun özellikle özerkleşmesiyle birlikte sporcu olarak sizin hayatınızda neler değişti ?
HAZNEDAROĞLU: Çok daha fazla sayıda yerli ve yabancı turnuvaya katılmaya başladık. Bakın son 4 turnuvada yabancılarla 40’tan fazla maç yapmışım. Eskiden bir yılda yaptığım maç sayısı 30 olurdu. Bu arada maaş bağlandı, sürekli hoca tutuldu, menajer geldi ve TSF profesyonelleşti. Tabii bu durum beraberinde başarıyı da getirdi.. En son örnek Kübra’dır.
KUL: Hazır antrenörden söz etmişken sana Grivas’ı soralım. Memnun musun Grivas’tan ?
HAZNEDAROĞLU: Çok memnunum. Grivas hoca gibi değil, arkadaş gibi yaklaşıyor. Bizimle satrançla ilgili her şeyi paylaşıyor. Hatta kendine özel çalışmalarını bile veriyor. Ancak şunu unutmamalı, hoca ne kadar iyi olursa olsun bizim de çok çalışmamız gerekli.
KUL: Kendini bir satranççı olarak nasıl değerlendiriyorsun ?
HAZNEDAROĞLU: Ben taktik bir oyuncuyum daha çok. Hesabım iyidir ama seçtiğim repertuardan dolayı biraz geriledim. Şimdi her şeyi değiştiriyorum. Daha aktif, daha saldırgan oynayacağım.
KUL: Liglerdeki yabancı oyuncu konusuna ne diyorsun, yabancıların yararı var mı yok mu ?
HAZNEDAROĞLU: Tabii ki var. Gurevich ve Ivanchuk gibi isimlerin Lig’de yer almaları çok önemli. Ben şöyle düşünürüm, keşke tüm maçlarımı benden daha güçlü, örneğin 2600 üstülere karşı oynasam hatta hepsine yenilsem de bu benim için iyi olur. Bu düzeydeki oyuncularla aynı ortamı paylaşmak bile önemli.
KUL: Tabii bir kulübün tüm kaynaklarını yabancılara ayırması da mali açıdan çok iyi bir şey olmasa gerek değil mi ?
HAZNEDAROĞLU: Katılıyorum. Örneğin bazı kategorilerde yeterli sayıda yerli oyuncu yok. Mesela 12 ve 14 yaş altında. Var olanlarda sınırlı ve bunlar zaten anlaşması olan isimler. Böyle olunca da diğer kulüpler zorlanabiliyor. Ama satrancın Türkiye’deki alt yapısını geliştirmek, teşvik etmek amacıyla Federasyonun bu masaları uygulamaya koyduğunu da biliyorum.
KUL: Hep yabancı oyuncuları sormayalım. Bu kez de yerli oyuncuları soralım. Kimleri beğeniyorsun Türk satranççılardan ?
HAZNEDAROĞLU: Suat Atalık, Gurevich, Barış Esen, Emre Can, Kübra, Betül, Zehra. Bu isimleri başarılı buluyorum.
KUL: Umut Atakişi ile aranızda farklı bir rekabet var değil mi ? Siz aynı dönemde yükseldiniz satrançta.
HAZNEDAROĞLU: Umut ile aramızda farklı bir rekabet var. Şimdi Umut Beşiktaşlı olduğu için kızar ama Galatasaray – Fenerbahçe derbisine benzetiyorum ben bunu. Ama bu güzel bir rekabet. Yoksa ciddi bir şey değil.
KUL: Dünya Satranç Şampiyonluğu unvan maçı için neler düşünüyorsun ? Sence kim daha şanslı ?
HAZNEDAROĞLU: Kramnik şanslı ama durum her an değişebilir.
KUL: Oyun tarzı olarak kendini hangisine yakın hissediyorsun ?
HAZNEDAROĞLU: Topalov’a oyun tarzı olarak daha yakınım. Kramnik gerçekten güçlü bir oyuncu ama çok sağlamcı bir yanı var. Çok az maç kaybeder ama çok az da kazanır bu tür oyuncular. Topalov böyle değil. Siyahla bile başlasa kazanca oynuyor. Riskli bir oyun tarzı yani. Tabii en önemlisi konuma göre oynamak olmalı.
KUL: Yeni sezon için kendine nasıl bir program yaptın ?
HAZNEDAROĞLU: Çok fazla turnuvaya katıldığımı çok oynadığımı düşünüyorum. Çalışmadan turnuva oynamak sonradan acı veriyor bana. Buna biraz ara vereceğim. İstisnası Şubat ayındaki Aeroflot ve TSF’nin düzenleyeceği kapalı GM turnuvası olacak. Sonra okulumu bitireceğim. Ondan sonrada satranca yoğunlaşacağım. Tek amacım artık Büyük Usta olmak.
KUL: Satranç dışında spor yapıyor musun ?
HAZNEDAROĞLU: Evet yeni bir program yaptım kendime. Alper Olcayöz yardımcı oldu. Fiziksel açıdan güçlü olmam gerekli. Altı saat masa başında kafa yormak için bedenin dinç olması gerekiyor.
KUL : Ailelere bir mesajın var mı ?
HAZNEDAROĞLU: Çocuklarını yarış atı gibi görmesinler. Satrancı onlara önce sevdirsinler. Zorlamasınlar. Unutmasınlar ki satrancın entelektüel yanı da çok ama çok önemli.
KUL: Kıvanç Haznedaroğlu sana başarı dolu bir yıl diliyor, bu söyleşi için de teşekkür ediyorum.